Dr. Nora Tataryan’ın “Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde Bir Kültürel Üretim Mekanı Olarak Salon” başlıklı yazısı geçtiğimiz ay yayımlanan Ev: Tarihsel Toplumsal ve Sembolik Bir Mekan Olarak Anlamı ve Dönüşümü kitabında yayımlandı.
“Edebiyat Salonu” kavramı 18.yy’da Fransa’da “salon littéraire” adıyla yaygınlaşan, edebiyatçıların, sanatçıların, siyasetçilerin, entelektüellerin düzenli olarak buluştukları dönemin meselelerini konuştukları, şiirler/metinler okudukları, oyunlar oynadıkları belirli aralıklarla düzenlenen buluşmalardır. Genelde edebiyat alanında faaliyet gösteren bir kadın tarafından tertip edilen ve haftanın belirli bir günü düzenlenen salonları sıradan toplantılardan ayıran unsur ise, söz konusu buluşmaların ev sahibesinin oturma odasında yani özel alanda gerçekleşiyor olmasıdır. Eğitimli, üst sınıf ve halihazırda belirli bir sosyal çevresi olan kadın yazarlar tarafından düzenlenen bu salonlar, dönemin kültürel üretimlerinin ham hallerinin tartışıldığı mekanlar olmanın yanı sıra, bağlamları zaman içeresinde değişse de zuhur ettikleri coğrafyalarda modernleşme olarak adlandırabileceğimiz bir sürecin parçası olagelmişlerdir. Bu kavram, Osmanlı İmparatorluğu’nda da karşılığını bulmuş ve salonlar özellikle 19.yy’ın ikinci yarısından itibaren hem feminist hareket özelinde hem de edebiyat alanında etkili olmuşlardır. Bu makale, salon kavramının modernleşen Osmanlı’daki feminist hareket ile ilişkisi üzerinden inceleyerek söz konusu buluşmaların işlevini anlamayı hedeflemektedir.
Tataryan’ın “Örttükleri ve Gösterdikleriyle Perde Politikaları” balığını taşıyan bir diğer yazısı ise Sanat Dünyamız dergisinin Kasım-Aralık sayısında yer aldı. Dergi son sayısında “Ev: Neresi?” dosyasıyla evin farklı anlamlarını irdeleyen yazıları sayfalarına taşıdı.