Bu konuşma, 19. yüzyıl sonu Osmanlı-Türk-Müslüman kültürel alanının en ilgi çekici ve çelişkili düşünürlerinden, hayırsever, kadın hakları savunucusu ve yazar Fatma Aliye Hanım’ın kendi yazarlığını (authority) tesis ediş sürecine odaklanmaktadır. Osmanlı-Türk edebiyatı sahnesine 1889’da Georges Ohnet’nin çok satan kitabı Volonté’nin tercümesiyle giren Fatma Aliye’nin kariyerinde, Meram yazarın sırasıyla kullandığı “Bir Kadın” ve “Mütercime-i Meram” imzaları ile dikkat çeker. “Bir Kadın”ın mütercim bir kadına dönüştüğü bu beş aylık tercüme ve yayınlanma süreci, Osmanlı edebiyat kamusunda Fatma Aliye’nin kendi yazarlığını ve sözünü inşa edişinin hikâyesini sunduğu kadar bu sözün temellük edilme hamlelerini de gösterir. Dönemin entelektüellerinin bir kadının, bir erkeğin yardımı olmadan Fransızcadan tercüme yapmasının ya da roman yazmasının mümkün olup olamayacağı üzerine süren tartışmaları, kadın yazarlığının nasıl algılandığının ve tüm bunlara rağmen kadınların yazarak nasıl özerkleştiklerinin ve faillik kazandıklarının özlü bir tasvirini sunar. Bu konuşma, Fatma Aliye’nin Meram tercümesiyle Osmanlı-Türk-Müslüman kültürel atmosferine ilk edebi çıkışını, yazarlığının ve kimliğinin alımlanışını ele alırken birbiriyle bağlantılı iki kavrama odaklanır: Erkek egemen edebiyat kamusunda bir yazar kadın olarak var olabilmek için ortaya konulan irade ve otorite. Bu bağlamda, yazarın ismini bir gölge gibi takip eden, edebiyat tarihlerince adının yanına ille de bitiştirilen, yazar olarak varlığının kaynağı gibi sunulan “manevi” babası” Ahmet Mithat Efendi ile babası Cevdet Paşa’dan etkilenmesinin, edebiyat tarihi açısından neden bir temel yazarlık sorunsalına evrildiği ve bir varlık problemine döndüğü ele alınacaktır. Fatma Aliye Hanım’ın yazarlığının Türkçe edebiyat tarihlerinde temsil edilişi, toplumsal cinsiyet açısından sorunsallaştırılacaktır.